Boşalmak Üzereyim Sakın Durma Ananı Sikerim

İstanbul’un kalbinde, eskiyle yeni karışan bir şehirde, iki yabancı arasında bir tutkulu buluşma yaşandı. Şehrin canlı enerjisi, onları zevkin eşiğine kadar sürükleyen bir kuvvet gibi göründü. Bir yaz akşamında, Beyoğlu’daki bir sakin kafede, Emre adlı bir çekici iş adamı, Türk kahvesini yudumlarken, girişe bakan gözlerini gönülsüz bir şekilde bir güzel kadın olan Aysel’in girmesini izledi. Bakışları kesişti ve o an, gece beklenmedik bir dönüş alacağına inandılar. Bosporus’un üzerinde güneş batarken, Emre ve Aysel, şehir ışıkları altında parıldayan bir teras bardağın gizli bir köşesinde bulundular. Ortam elektrikliydi ve konuşmaları akışkan bir şekilde, her biri unutulamaz bir gerilimle birbirlerine doğru ilerliyordu. “Boşalmak Üzereyim, Sakın Durma,” Emre, Aysel’in kulaklarına yumuşak bir sesle fısıldadı. “Şu anda patlayacak durumdayım, lütfen durma.” Aysel’in gözleri beklentiye dolu. “Ananı Sikerim,” dedi, nefesi Emre’nin derisine sıcak bir şekilde. “Bu gece bu durumu bekliyordum.” Dudakları birbirlerine kadar sıcak bir öpüşmeyle buluştu ve çevreleri sönük bir şekilde kayboldu. Şehrin ışıkları altında, birbirlerini keşfeden vücutları sıkıca sıkıştı. Gece havası, fısıltı sözleri ve giysileri saran seslerle doldu. Şehrin ışıkları altında, Emre ve Aysel, bir yakın otelde, artık serbest bırakılmış arzularıyla bulundular. Odanın ışığı, uzun gölgeler oluşturacak şekilde şehir ışıklarıyla yumuşak bir şekilde aydınlatılmıştı. Birbirlerine doğru hareket ederken, zamanın başlangıcından beri yaşanan bir dansın bir parçası gibi görünüyordu. “Boşalmak Üzereyim,” Emre, Aysel’i yakın tutarken tekrar dedi, sesi düşük bir gürültüyle. “Tamamen senindir.” Aysel, memnuniyet ve arzunun bir karışımına sahip gözlerle güldü. “Ananı Sikerim,” dedi, parmakları Emre’nin derisinde desenler çiziyor. “Ve her zaman olacaksın.” Şehrin ilk ışığı, birbirlerine sıkıca sarılmış Emre ve Aysel’i uyanıyordu, hiç unutulmayacak bir geceyi anılarıyla dolu.